Gitmem gerekir dedim gitmeliyim, birşeyler çağırıyor. Gitmeliyim ve bulmalıyım. Öylece aniden herşeyi, sevdiğim herşeyi bırakarak ve hayat bu kadar zor olmamalı diyerek. Nasıl geliştiğini bile anlayamadan işte burdayım Hindistan’da. Ne acayip topraklar insan ne varlığına ne de yokluğuna inanabiliyor.
Ve ben…ne kadar da kocaman bir gururla gelmişim meğer. yüzlerce metre yukarıdan betona çakılmaktan farksız… baammmm… geldiğim anda tuzla buz oluverdim ve kaybettim kendimi. Ganjın kıyısında hıçkıra hıçkıra ağlarken kim inandırabilir artık beni bu dünyanın gerçekliğine? Yaşadığım hayat bütün sahteliğiyle öylece önümde dururken tek istediğim bu rüyadan uyunmak. Yalvarıyorum gördüğün şeyi göster bana... öylece saçma sapan bi şekilde hiçbir yerdeyim. Koca bir ilizyona uyanırken öylece kalakalmışım, daha fazla bu rüyayı görmek istemezken yapabileceğim hiçbir şey yok ağlıyorum çaresiz. Sonra bir ses duyuyorum; yanındayım, burda tam yanında… ve bütün içim büyük bir huzurla doluyo o an. Derin bi nefes alıyorum ve bi süre zamansız ve mekansız o huzuru yaşıyorum.
Adım adım öğreneceğim, acelem yok teker teker çıkacağım basamakları.
Ve işte ilk basamak O’nun söylediği: hiçbir şey düşünmeden öylece bu huzurla kalabilmek ilk ders. acelesiz telaşsız ve zamansız onunla öylece başarabildiğim süre kadar o huzurla kalabilmek.
01.03.2011 Rishikesh, Hindistan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder