26 Temmuz 2011 Salı
yıldız seyri
heyyy çığlıklar atıyorum hahaha ne güzel bir his bu, gecenin bir vakti milyarlarca yıldızla seyir yapmak, deniz öylece susmuş bizi dinliyor, günün yorgunluğunda büyük bir neşe kaplıyor içimi kuş olmuşum uçuyorum deniz kokusuyla aklım başımdan gidiyor. yıldızlarrr bu kadar kalabalık mıydınız her zaman? ayın yokluğunu fırsat bilip nasıl da parlıyorsunuz ama bakın ilerden şehrin ışıkları da parlıyor sizin gibi ışıl ışıl. ışıklar denize karışıyor bende denize...
30 Haziran 2011 Perşembe
Özgürlük Sınavı
29 Haziran 2011
Hayat hergün bir sınav ama bugün bi başka. Güne neşeyle başlıyorum çok mutluyum yıllar yıllar boyunca hayalini kurduğum şey gerçek oldu. Hayat her şeyi öylece sunuveriyor tam da istediğim gibi. Her şey mükemmel, mutluluğumu ve huzurumu bütün hücrelerimde yaşarken hayat ne kadar güzel diyorum şükürler olsun denizdeyim ve yaşıyorum. Ve anlıyorum hayat bundan başka bişey değil. bütün farkındalığımla güzel bir gün geçiveriyor ve sonra adına hayat mı tanrı mı artık ne denirse bütün o hayalini kurduğum şeyleri bir saniye içinde elimden alıveriyor. Çizgi filmlerdeki gibi sihirli bir değnekle bi anda puff diye yokoluveriyor. Ve sonra hayat o boşluk halinde dururken soruyor, hala mutlu musun hala huzurlu musun? Bi an duruyorum ve kocaman bir kahkaha kopuyor hahahaha evet yaa evet hala çok mutluyum, hayat hala çok güzel. hiçbir şeyim yok, hiçbir sahibiyetim yok ama bütün kalbimle mutluyum, bütün hücrelerimle varlığımı neşeyle hissedebiliyorum. Bu hissettiğim kimsenin veya bir şeyin yansıması değil, ta özümün her şeye yansıyan güzelliği, özüm, güzelliğim. Hahaha hayat hala çok güzelsin ve çok seviyorum seni.
Ruhumun özgürlüğe kavuştuğu gün bugün. Bütün bariyerlerden kurtulup farkındalığın dibine iniş en derinlere. bütün sahip olduklarımın ve etrafımdakilerin ötesine. bütün beklentilerimi azat ediyorum tanrım üzerinde yaşadığım dünyada karşıma çıkardığın hiçbir şey senin (benim) özün(m)ü görmek ve beni mutlu etmekten alıkoyamayacak. Ben ki mutluluk pınarı, ben ki bu dünyanın en güzel bereketiyim. Gittiğim yere mutluluk ve sevgi taşır, olduğum yeri onurlandırırım. Hiçbir şey beni bir şeyler yapmaya zorlayamaz, sadece oluş halimle bulunduğum alanı yüceltirim. Budur işte benim dünyaya geliş amacım...mutlulukla ve aşkla...
Hayat hergün bir sınav ama bugün bi başka. Güne neşeyle başlıyorum çok mutluyum yıllar yıllar boyunca hayalini kurduğum şey gerçek oldu. Hayat her şeyi öylece sunuveriyor tam da istediğim gibi. Her şey mükemmel, mutluluğumu ve huzurumu bütün hücrelerimde yaşarken hayat ne kadar güzel diyorum şükürler olsun denizdeyim ve yaşıyorum. Ve anlıyorum hayat bundan başka bişey değil. bütün farkındalığımla güzel bir gün geçiveriyor ve sonra adına hayat mı tanrı mı artık ne denirse bütün o hayalini kurduğum şeyleri bir saniye içinde elimden alıveriyor. Çizgi filmlerdeki gibi sihirli bir değnekle bi anda puff diye yokoluveriyor. Ve sonra hayat o boşluk halinde dururken soruyor, hala mutlu musun hala huzurlu musun? Bi an duruyorum ve kocaman bir kahkaha kopuyor hahahaha evet yaa evet hala çok mutluyum, hayat hala çok güzel. hiçbir şeyim yok, hiçbir sahibiyetim yok ama bütün kalbimle mutluyum, bütün hücrelerimle varlığımı neşeyle hissedebiliyorum. Bu hissettiğim kimsenin veya bir şeyin yansıması değil, ta özümün her şeye yansıyan güzelliği, özüm, güzelliğim. Hahaha hayat hala çok güzelsin ve çok seviyorum seni.
Ruhumun özgürlüğe kavuştuğu gün bugün. Bütün bariyerlerden kurtulup farkındalığın dibine iniş en derinlere. bütün sahip olduklarımın ve etrafımdakilerin ötesine. bütün beklentilerimi azat ediyorum tanrım üzerinde yaşadığım dünyada karşıma çıkardığın hiçbir şey senin (benim) özün(m)ü görmek ve beni mutlu etmekten alıkoyamayacak. Ben ki mutluluk pınarı, ben ki bu dünyanın en güzel bereketiyim. Gittiğim yere mutluluk ve sevgi taşır, olduğum yeri onurlandırırım. Hiçbir şey beni bir şeyler yapmaya zorlayamaz, sadece oluş halimle bulunduğum alanı yüceltirim. Budur işte benim dünyaya geliş amacım...mutlulukla ve aşkla...
25 Haziran 2011 Cumartesi
"BEN"
"BEN BENIM,
BEN HAYATIM,
BEN CANLILIĞIM,
BEN YARADANIN ÖZÜ
BEN VAROLUŞUN DÜŞÜ
KENDİ DÜŞÜNÜN EFENDİLİĞİNDEN SORUMLU DÜŞÜM
BEN SONSUZ VE SINIRSIZ DÜŞÜM
KENDİ BENLİĞİMİN NÜFUSUNDA AYDINLANIR VE KORUNURUM..."
BEN HAYATIM,
BEN CANLILIĞIM,
BEN YARADANIN ÖZÜ
BEN VAROLUŞUN DÜŞÜ
KENDİ DÜŞÜNÜN EFENDİLİĞİNDEN SORUMLU DÜŞÜM
BEN SONSUZ VE SINIRSIZ DÜŞÜM
KENDİ BENLİĞİMİN NÜFUSUNDA AYDINLANIR VE KORUNURUM..."
20 Haziran 2011 Pazartesi
"AŞK"
Tam 3 ay geçmiş buraya birşeyler karalamayalı. ne büyük bir üç ay, arkamı dönüp baktığımda 3 gün gibi gelmesine rağmen 30 yılın derinliğine bedel. zamanın anlamsızlığı. zihin hep mekanik düşünmeye çalışıyor, ee napsın hep öyle öğrenmiş düşüncelerini zamana ve olaylara bağlamayı.
3 ay olmuş diye düşünmeye hala devam ederek bakıyorum o kadar derinden gelmiş ki hayat, yaşadıklarımı yazılara dökmeye çalıştığımda o gerçek derinliğini anlatamayacağını bildiği için dökülememiş. harfler hep kendi sınırlarında birşeyler anlatıyor ama yok yetmiyor.
yine de deneyeceğim, yaşadığım o kelimelere ve zamana sığmayan, "aşk" denilen üç harflik o kelimenin ve insanın anladığının veya düşündüğünün ötesinde, gökyüzünü veya okyanusları kaplayacak derinliğini, güzelliğini,mutluluğunu.
bir insana,ki "insan" kelimesi aslında pek uymasa da onun üstüne, ona doğru çıkıp sonra onun içinden geçerek bütün evrene yayılan içime sığmayan sevgi.
aynı güneşin ve ayın aydınlattığı dünyada bir olmak seninle ne güzel, ne büyük bir lütuf öyle mükemmel bir varlığın gerçekliğinin toprak ananın üzerinden göklere yükselmesi, aldığı her nefeste güzelliğiyle ışıması.
Omm, Hari Om
kavuşacağız az kaldı :)
3 ay olmuş diye düşünmeye hala devam ederek bakıyorum o kadar derinden gelmiş ki hayat, yaşadıklarımı yazılara dökmeye çalıştığımda o gerçek derinliğini anlatamayacağını bildiği için dökülememiş. harfler hep kendi sınırlarında birşeyler anlatıyor ama yok yetmiyor.
yine de deneyeceğim, yaşadığım o kelimelere ve zamana sığmayan, "aşk" denilen üç harflik o kelimenin ve insanın anladığının veya düşündüğünün ötesinde, gökyüzünü veya okyanusları kaplayacak derinliğini, güzelliğini,mutluluğunu.
bir insana,ki "insan" kelimesi aslında pek uymasa da onun üstüne, ona doğru çıkıp sonra onun içinden geçerek bütün evrene yayılan içime sığmayan sevgi.
aynı güneşin ve ayın aydınlattığı dünyada bir olmak seninle ne güzel, ne büyük bir lütuf öyle mükemmel bir varlığın gerçekliğinin toprak ananın üzerinden göklere yükselmesi, aldığı her nefeste güzelliğiyle ışıması.
Omm, Hari Om
kavuşacağız az kaldı :)
14 Haziran 2011 Salı
Krishna Das'dan Kashi Vishwanath Gange
Bu şarkıyla ilgili ne söylenebilir ki... Öylece bırakıp kendini dinlenesi bişey...
Namaameesha meeshaan nirwaana roopam
Wibhum vyaapakam braham wedaswaroopam
I bow to the Lord of the Northwest(Shiva)
Whose form is liberation itself.
The supreme Brahman, in the form of the Vedas,
Spread out over the whole Universe.
Nijam nirgunam nirwikalpam nireeham
Chidaakaasha maakaasha waasam bhajeham
You are without attributes and beyond time,
without any limitation; beyond desire.
You are the sky of bliss. I worship you.
Niraakaara monkaara moolam tureeyam
Giraa gyaana goteeta meesham gireesham
You are the formless One
beyond the Omkar which has it root in you.
You are beyond words, knowledge and the physical world,
Oh Lord of Mountains.
Karaalam mahaakaala kaalam kripaalam
Gunaagaara sansaara paaram natoham
You are the terrifying One who devours time;
which devours everything.
You are the most compassionate one.
All the qualities and attributes of experience,
originate in you,
But the world can never find your end.
Hara Hara Mahaadeva Shaambho(Bom Bom)
Kaashi Vishwaanaatha Gange
I call the names of The Great Lord Shiva
Who lives on the Banks of the Ganges at Kashi(Benares)
I sit on the banks of the river of life,
watching children being born, seeing how they grow,
how they take on the lives they have been given,
how they bend and wither with the weight of this world,
how those lives
disappear back into the Earth and Sky.
I breathe into them as they come
and they breathe into me as they leave.
I am the Great Lord in whom all find rest
In their true nature, my Self.
Shivoham- I am Shiva!
20 Mart 2011 Pazar
Ilk dokunuşlar
Saat 6.00pm akşam meditasyonu. Yine bi zorlukla yerşelip oturmaya çalışma çabalarından sonra sessizlik içinde otururken ki çok da rahat oturamamışım sürekli biryerlerim ağrıyor ve kafamda sürekli olup bitenler geçiyor geçiyor... Kızıyorum kendime saçmasapan şeyler düşündüğüm için.konsantre olmalıyım, aklımı sakinleştirmeliyim ama bi an duruyorum ve yoo kızmıcam niye kızıyorum ki barışacağım artık kafama gelenlerle diyorum. Sonra başlıyorum aklıma gelenleri incelemeye, bir konuk-spiker tadında sohbet etmeye.
S. Mesleğiniz? Ne iş yapıyorsunuz?
B. Hımm yat tasarımcısıyım. Suyun üstünde ama büyük olanlardan. Küçüklerle ilgilenmiyorum, bizim işimiz daha büyük önemli projeler.daha büyük bütçeli. ( ooo ne de büyük bir kelime yat tasarımcısı, o kadar kocaman ki kendimi balon gibi hissediyorum. motoryat,süper yat, mega yat… insanların anlayamacağı ve erişemeyeceği bir büyüklük olduğu için kendilerini eksik ve aciz hissetmelerini sağlıyor ve bana ise onun bir parçası olmanın verdiği önemi)
S. Neden bu işi seçtiniz?
B. Üç neden söyleyebilirim. Birincisi birşeyler üretiyorum ve yeni bir şey ortaya çıkarmak keyif veriyor.
S. Ürettiğinde ne hissediyorsun?
B. Yaptığım şeyi görünce gururlanıyorum, kendimi iyi hissediyorum içten içe egom okşanıyor yaratıcılığımın görüntüsü karşısında.kendimi önemli ve büyük hissetmemi sağlıyor.
İkincisi birşeyler üreterek dünyaya katkıda bulunuyorum.
S. Ürettiğin şeyin bir amacı var mı?
B. Hımm aslında dünyaya bir katkısı yok. Zenginlerin gösteriş ve keyif yapması sadece. O sayede de bizlere ekmek parası. Dünyaya ne güzel bir katkı, daha çok kirletmek, daha çok tüketmek için. ne güzeellll.
Ve üçüncüsü para kazanmak için.
S. Her şekilde zaten yaşamıyor musun? Para kazanmak için çabalamaya gerek var mı? Yoksa tanrı zaten onunla bir olduğunda onu senin önüne getirmeyecek mi? Almak istediğin zaten hep mevcut evrende. Sadece gözlerin kapalı. Ve kimse sana söylemedi mi?
B. ……… Bir olduğumda ve doğru ifadesiyle gözlerimi açıp aslında bir olduğumuzu fark ettiğimde evet.
Tek yaptığım tanrının dünya üzerindeki suretini hissetmeye çalışmak. Gerçek aradığımız bu ama bütün etrafımızdaki “ben” kelimeleri bu hissi unutmamızı sağladı, kendimize kocaman dağlar yarattık, kalın duvarlar ördük dünyanın güzelliğini görmemizi engelleyen. Benim teknem, benim arabam, benim evim, benim memleketim, benim eşim benim sevgilim benim ailem, benim hayatım. Ahahaha benim hayatım. Sen kimsin sennnn önce onun cevabını ver.
Gerçek mi o gözler o eller o bacaklar o vücudun gerçekten sadece sen olduğunu mu zannediyorsun? Bedenin doğuyor, büyüyor yaşlanıyor ve ölüyor. Peki bedenin öldüğünde sende yok olacağını mı zannediyorsun? Yoksa evine döneceğini mi? asla yaşlanmayan asla bozulmayan her zaman aynı kalan ölümsüz şeyin ruhunla bütün bilincinle ve bütün o sevgi ve huzurla.
Dışarda kendimize benim …. im yapmaya çalışarak buna erişemeyeceğini daha kaç kere dünyaya gelerek anlamayı düşünüyorsun ki? Her dünyaya gelişinde olabilecek bütün seneryoları yazdın ve oynadın halbuki, zenginliğin en alasını da fakirliğin en dibini de gördün. Hala neyin hayali bu yaşadığın? Ve daha kaç kere göreceksin aynı rüyaları??? Sadece rüya etrafımızda gördüğümüz. Hepsi bundan ibaret. Başka bir şey değil. Taki rüya olduğunu anlayana kadar.
Ve bugün sabah O’na dokundum, bütün gerçekliğiyle bütünüyle içimde hissettim O’nu. Sabah 7 meditasyonu,dedim ya oturmayı yeni yeni öğreniyorum onun için çok ağrılı acılı oluyor. Doğru pozisyonu bulursan senden iyisi yok otur oturabildiğin kadar. Şans bu ya doğru noktayı yakalamışım kendime hayret ediyorum hiçbir yerim ağrımıyor diye. Mutluyum meditasyonuma konsante olmuşum keyfini çıkarıyorum, sabahki 2 saatlik yogadan sonra kafam bomboş huzur dışında hiçbir şey yok. Oturuyorum oturuyorum nefesimi kontrol ediyorum. Aklımda bir mantra tekrar ederek zihnimi sakinleşiyorum. Sonra vücudumu başka bi şekilde hissetmeye başlıyorum. Taş gibi oluyorum kaskatıyım aaa taş oldum diyorum.gerçekten taş olduğumu hissediyorum. Bir insan vücut yerine bir taş vücuduna sahibim. Aaa şaşkınlık içindeyim enteresan bi his. Nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışıyorum. O kadar da kötü değilmiş diyorum ama sadece birşey gelip seni hareket ettirene kadar o da şanslıysan aynı yerde duracaksın. Zor olsa gerek ama gene de keyifliymiş. Bu düşünceler içindeyken bi ses. “Sen taş değilsin ben senim, ben senim…”ooo yüce Tanrım nasıl bir his bu. O bütünün parçası olma hissi. Ve hepsine sevgi ve huzur duyma. O anlatılmaz herşeyin üstünde bir aşkla hissedebilmek bunu.
Bugünün sonunda bütün kalbimle ve ruhumla artık biliyorum ki hiçbir şekilde eski yaptığım işi yapmayacağım, asla geri dönmeyeceğim ve hiçbir şekilde o senaryoyu izlemeye devam etmeyeceğim. Çünkü o perde artık bütün gerçekliğini yitirdi ve makara tekrar izlemem için başa bir daha dönmeyecek. Ne mutlu bana. Şimdi ise vizyondaki filminin konusu, tanrının bitip tükenmeyen ölümsüz aşkını ve huzurunu bütün hücrelerimde hissetmeyi ve o şekilde yaşamayı öğrenmek.
Keyifli seyirler.
20.03.2011 Swami Rama Sadhaka Grama Ashram,Rishikesh (ve Happy Holy)
S. Mesleğiniz? Ne iş yapıyorsunuz?
B. Hımm yat tasarımcısıyım. Suyun üstünde ama büyük olanlardan. Küçüklerle ilgilenmiyorum, bizim işimiz daha büyük önemli projeler.daha büyük bütçeli. ( ooo ne de büyük bir kelime yat tasarımcısı, o kadar kocaman ki kendimi balon gibi hissediyorum. motoryat,süper yat, mega yat… insanların anlayamacağı ve erişemeyeceği bir büyüklük olduğu için kendilerini eksik ve aciz hissetmelerini sağlıyor ve bana ise onun bir parçası olmanın verdiği önemi)
S. Neden bu işi seçtiniz?
B. Üç neden söyleyebilirim. Birincisi birşeyler üretiyorum ve yeni bir şey ortaya çıkarmak keyif veriyor.
S. Ürettiğinde ne hissediyorsun?
B. Yaptığım şeyi görünce gururlanıyorum, kendimi iyi hissediyorum içten içe egom okşanıyor yaratıcılığımın görüntüsü karşısında.kendimi önemli ve büyük hissetmemi sağlıyor.
İkincisi birşeyler üreterek dünyaya katkıda bulunuyorum.
S. Ürettiğin şeyin bir amacı var mı?
B. Hımm aslında dünyaya bir katkısı yok. Zenginlerin gösteriş ve keyif yapması sadece. O sayede de bizlere ekmek parası. Dünyaya ne güzel bir katkı, daha çok kirletmek, daha çok tüketmek için. ne güzeellll.
Ve üçüncüsü para kazanmak için.
S. Her şekilde zaten yaşamıyor musun? Para kazanmak için çabalamaya gerek var mı? Yoksa tanrı zaten onunla bir olduğunda onu senin önüne getirmeyecek mi? Almak istediğin zaten hep mevcut evrende. Sadece gözlerin kapalı. Ve kimse sana söylemedi mi?
B. ……… Bir olduğumda ve doğru ifadesiyle gözlerimi açıp aslında bir olduğumuzu fark ettiğimde evet.
Tek yaptığım tanrının dünya üzerindeki suretini hissetmeye çalışmak. Gerçek aradığımız bu ama bütün etrafımızdaki “ben” kelimeleri bu hissi unutmamızı sağladı, kendimize kocaman dağlar yarattık, kalın duvarlar ördük dünyanın güzelliğini görmemizi engelleyen. Benim teknem, benim arabam, benim evim, benim memleketim, benim eşim benim sevgilim benim ailem, benim hayatım. Ahahaha benim hayatım. Sen kimsin sennnn önce onun cevabını ver.
Gerçek mi o gözler o eller o bacaklar o vücudun gerçekten sadece sen olduğunu mu zannediyorsun? Bedenin doğuyor, büyüyor yaşlanıyor ve ölüyor. Peki bedenin öldüğünde sende yok olacağını mı zannediyorsun? Yoksa evine döneceğini mi? asla yaşlanmayan asla bozulmayan her zaman aynı kalan ölümsüz şeyin ruhunla bütün bilincinle ve bütün o sevgi ve huzurla.
Dışarda kendimize benim …. im yapmaya çalışarak buna erişemeyeceğini daha kaç kere dünyaya gelerek anlamayı düşünüyorsun ki? Her dünyaya gelişinde olabilecek bütün seneryoları yazdın ve oynadın halbuki, zenginliğin en alasını da fakirliğin en dibini de gördün. Hala neyin hayali bu yaşadığın? Ve daha kaç kere göreceksin aynı rüyaları??? Sadece rüya etrafımızda gördüğümüz. Hepsi bundan ibaret. Başka bir şey değil. Taki rüya olduğunu anlayana kadar.
Ve bugün sabah O’na dokundum, bütün gerçekliğiyle bütünüyle içimde hissettim O’nu. Sabah 7 meditasyonu,dedim ya oturmayı yeni yeni öğreniyorum onun için çok ağrılı acılı oluyor. Doğru pozisyonu bulursan senden iyisi yok otur oturabildiğin kadar. Şans bu ya doğru noktayı yakalamışım kendime hayret ediyorum hiçbir yerim ağrımıyor diye. Mutluyum meditasyonuma konsante olmuşum keyfini çıkarıyorum, sabahki 2 saatlik yogadan sonra kafam bomboş huzur dışında hiçbir şey yok. Oturuyorum oturuyorum nefesimi kontrol ediyorum. Aklımda bir mantra tekrar ederek zihnimi sakinleşiyorum. Sonra vücudumu başka bi şekilde hissetmeye başlıyorum. Taş gibi oluyorum kaskatıyım aaa taş oldum diyorum.gerçekten taş olduğumu hissediyorum. Bir insan vücut yerine bir taş vücuduna sahibim. Aaa şaşkınlık içindeyim enteresan bi his. Nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışıyorum. O kadar da kötü değilmiş diyorum ama sadece birşey gelip seni hareket ettirene kadar o da şanslıysan aynı yerde duracaksın. Zor olsa gerek ama gene de keyifliymiş. Bu düşünceler içindeyken bi ses. “Sen taş değilsin ben senim, ben senim…”ooo yüce Tanrım nasıl bir his bu. O bütünün parçası olma hissi. Ve hepsine sevgi ve huzur duyma. O anlatılmaz herşeyin üstünde bir aşkla hissedebilmek bunu.
Bugünün sonunda bütün kalbimle ve ruhumla artık biliyorum ki hiçbir şekilde eski yaptığım işi yapmayacağım, asla geri dönmeyeceğim ve hiçbir şekilde o senaryoyu izlemeye devam etmeyeceğim. Çünkü o perde artık bütün gerçekliğini yitirdi ve makara tekrar izlemem için başa bir daha dönmeyecek. Ne mutlu bana. Şimdi ise vizyondaki filminin konusu, tanrının bitip tükenmeyen ölümsüz aşkını ve huzurunu bütün hücrelerimde hissetmeyi ve o şekilde yaşamayı öğrenmek.
Keyifli seyirler.
20.03.2011 Swami Rama Sadhaka Grama Ashram,Rishikesh (ve Happy Holy)
13 Mart 2011 Pazar
Yeni mekanım
Yeni taşındığım yer Omkarananda Ashram çok sevimli. Evin modifiye edilmiş hali. Girişte büyük bi oturma odası var, bi de resepsiyon diye masa koymuşlar. Kitaplık var salona açılan. İniyorum gene bir küçük salon, koltuk ve sehpasıyla.
Bir kapı var bahçeye açılıyor.bahçe ama ne bahçe, harika bir çardak,şirince masa ve sandalyeler,hertürlü çiçek, minicik bi manastır, olmazsa olmaz ganj nehri :)
Benim odam da bu katta küçük, şirin ve temiz.
Bu da tuvaletim, sanırım bilgisayardan sonra yüzyılın icadı olsa gerek.
Sonrasında da parmak arası çoraplar geliyor ama yok onların fotoğraflarını çekmeyeceğim hahaha
09.03.2011 Rishikesh
Bir kapı var bahçeye açılıyor.bahçe ama ne bahçe, harika bir çardak,şirince masa ve sandalyeler,hertürlü çiçek, minicik bi manastır, olmazsa olmaz ganj nehri :)
Benim odam da bu katta küçük, şirin ve temiz.
Bu da tuvaletim, sanırım bilgisayardan sonra yüzyılın icadı olsa gerek.
Sonrasında da parmak arası çoraplar geliyor ama yok onların fotoğraflarını çekmeyeceğim hahaha
09.03.2011 Rishikesh
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)